Emzük

30 Mayıs 2010 Pazar

Bu haftanın abuk haberi Hürriyet gazatasından:

İşyerindeki erkeği emziren kadınlar tacizden kurtulur
İslam dünyasının en itibarlı eğitim kurumlarından Mısır’daki El-Ezher Üniversitesi’nin Hadis Bölümü Başkanı Prof. İzzet Atiya, “Kadınlar, aynı işyerindeki erkekleri emzirirse, akrabaya dönüşür, tacize uğramaktan kurtulur” fetvası verdi. Bu şaşırtıcı fetva, İslam dünyasında tartışma yarattı”


Haberin devamında emzirme, İslam, İslam’ın emzirmeye olan yaklaşımı ile alakalı bi ton bilgi var.

Fakat bence işin aslı bizim Prof. Atiye sanırım öğrenci işlerindeki süper tatlı memeleri olan hatundan hoşlanıo…Ya da Ortadoğu birbirini emükleye emükleye kendi cinsel devrimini yaşayacak. Hayırlara vesile olsun efenim.

Rahmanlar- kişisel tarihimdeki bazı bi takım anlar

21 Mayıs 2010 Cuma

1
Bir ay kadar önce gözde insanının evinde dururken 2 kutu oyun hamuru bulduktan sonra hiçbir keyif verici madde etkisi altında olmamamıza rağmen oturup ciddi ciddi oyun hamurundan çiçek böcek yapmaya başlamak ve bir yandan Nevermind dinlemek. Yarım saat içinde yaşam enerjimizin yeşilden kırmızıya dönermişçesine azalması ve “yeter lan Kurt yıllardır derdin, kasvetin bunalımın bitirdi bizi; kendini yaktın bizi de mi yakıcan!” diye bilgisayara saldırmam..

2
5 sene önce Durakta beklerken otobüsün durmaması, arkasından koşmam, otobüsün yavaşlaması, tam ben yetişicekken tekrar hızlanması ve bu saçmalığı 2 kere filan daha yapması. Otobüsün arkasından “Dursana lan orospu çocuğu!” diye bağırmam…Otobüsün durması.

3
Taksimde takılırken, garsonun gelip Gözde insanına “Ablacığım arka masada oturan arkadaşa çok benziyonuz bi fotoğrafınızı çeksek demesi”. Gözde insanının arka masadaki kızla kaynaşaraktan fotoğraf çektirmesi; ortamda bi selebiriti tandansı yakalaması. Arka masadaki 2 kızcağızın bizi masasına davet etmeleri bizi pek bi sevmeleri. Giderkene Gözde insanının parmağındaki 1 telelik yüzüğü alıp kendi gümüş yüzüğünü vermesi. Arkalarından “yüzüğü kaptın ama o hatun varya.. sana hiç benzemiyodu” demem.
4
Lisede Moda sahilinde içmeye niyetlenip bira alızlamak ama açacak bulamamak. İçimizden birinin yan taraftaki kopillere gidip “Yaa biz bunu açamıyoruz, sizde şişe açacağı var mı” demesi, insanlık ayıbı tipin bira şişesini ağzıyla açıp; kapağı tükürdükten sonra şişeyi bize centilmence iade etmesi.
5
4 sene evvel İÜ Enez Kampında odada takılırken Sinkov ve çakmak ile oynarkene odayı yakası olmak.
6
Ne kadar oldu hatırlamıyorum Kadıköy’de dolaşırkene kameramanın birinin önümüze atlayıp “ben şimdi size ayın kalecisini soracam siz de Rüştü diceksiniz; taam mıa?” demesi. Manyak gibi “Rüştü” diyip kaçmak. Televizyona çıktığını duymak ama asla bunu görememek…Bu kadar senedir acaba nasıl çıktım diye düşünüp kudurmak.

İş Görüşmesi

14 Mayıs 2010 Cuma


Kadına Industrial Psychology, Personnel Assessment, Selection vs okuyorum demem….Kadının bana burcumu sorması…

-Öhm! Burcum ikizler ama çok güvenilir bir yöntem değil bildiğim kadarıyla horoskopa göre eleman seçmek …
-Evet ya yükseleni filan da oluyo insanın haklısın tam tutmuyo o yüzden. Aslında sende balık tipi var. Yükselenin ne?
-Akrep
-Çok dengesiz olursun o zaman sen…
-Olmam

Evimizdeki Anlamsız Objeler Vol 1.

11 Mayıs 2010 Salı

Bugün ananem 12. milyonuncu defa yayınlanan Arka Sokaklar isimli sikko diziyi izlerken yanında uzanmış gazeteleri karıştırıyor bir yandan da kaset mağduru Deniz Baykal’ın haline üzülüyordum. İşte tam insanın porno kasetinin mi olması kötü yoksa bir mağazada üstünü değiştirirken gerzek tezgahtarın “nasıl oldu canıaam” diye perdeyi açıp sizi dalyaprak ortada bırakması mı daha kötü acaba diye düşünürken gördüm onu.

Nerdeyse kendimi bildim bileli evimizin orta sehpasının üzerinde olan ne üdüğü belirsiz, çakmağımsı alet yıllara meydan okumuştu lan adeta! Evler değişti, mobilyalar değişti, insanlar öldü, annem babamı boşadı filan ama bu garabet alet bu işlevsiz godik evimizi terk etmedi. İşin en fenası da günde toplam 3 paket filan sigara içilen evimizde; şu zımbırtıyla hayatımda bir defa sigara yakıldığını görmemem.

Sanırım çaktırmadan kırıcam lan ben bunu.. çok sinir oldum şimdi!

Perma

9 Mayıs 2010 Pazar


Geçen Perşembe hayatımın en büyük hatalarından birini yaptım sevgili okur. Bir anda gaza gelip saçıma perma yaptırmaya karar verdim. 25 senedir aniden aldığım kararların hiç birinden randıman alamasam da maalesef bu denyo huyumdan vazgeçemedim. Bundan sonra arkamdan gelebilecek nesillerin selameti adına öncelikle perma şaapılma sürecini anlatayım
1. Adım: Saçınızı minnacık bigudilerle çeke çeke sarıyorlar. Bu işlem bittiğinde saçınızın 1/3 ünü kaybetmiş oluyorsunuz zaten.
2. Adım: Sarılı saçlarınıza lağım gibi kokan bir sıvı sürüyolar. Bildiğiniz lağım gibisi fazla
3. Adım: Hani kuaförlerdeki beyinemici gibi bir alet var ya işte ona sokuyolar kafanızı, alet 50 derecede 25-30 dakika beyninizi kavuruyor.
İşte bu aşamada hayatın anlamını, geçmişte yaptığım yanlışları, özümde ne kadar iyi bir insan olduğumu ama aynı zamanda kerizin teki olduğumu filan düşündüm. Kısa süreli bir aydınlanma yaşadım.
4. Adım: Sizi beyinemiciden çıkardıklarında kısa süreli bir ferahlık yaşıyor ve işlemin tamamlandığına dair safça bir umuda kapılıyorsunuz. Çok naifsiniz….kafanıza yine saçmasapan iğrenç kokulu bir madde daha sürüyorlar; bi yarım saat daha bekliyorsunuz.
Nese saçlarınızı açıyorlar ama yıkamıyorlar…. 1-2 saat sonra siz evde yıkıyorsunuz. Yani kuaförden çıkınca her şey bitmiyor. Sonuçta her şey bittiğinde evime 1995 model Harun Kolçak imajımla döndüm.

Çok pişmanım lan…..