Ah Grotesk İstanbul!

3 Haziran 2009 Çarşamba

Istanbul Birds in Flight (Color)Image by Oberazzi via Flickr

Alkım’ın yaptığı indirimle beraber 4 yeni kitabı indiregandi yaptıktan sonra içimi tarifsiz bir film festivali görmüş entel sevinci kapladı sayın okuyucu. Bugünkü yazımı TRT2’ de yayınlanan “Akşama Doğru” tandansında yazacağımı sanırım çoktan farkettiniz.
Hemen girizgahımı yapıyorum elimden bırakamadığım kitabın adı “Puslu Kıtalar Atlası” ve yazarı İhsan Oktay Anar. Kitapta daha önce hiçbir yerde okumadığınız fantastik, komik ve dahi ürkünç bir İstanbul var. Sanırım bu sıfatları “grotesk” başlığı altında toplayabiliriz. Konusunu filan anlatıp olayı Lise 3 edebiyat dönem ödevi kisvesine büründürecek değilim. Sadece alın okuyun iyi kitap; İstanbul’un aslında ne kadar fantastik bir şehir olduğunu anlatıyor bence.
Aslında nasıl gizemli bir şehirde yaşadığımızı ilk Kız Kulesi’nin hikayesini dinlediğimde anlamıştım. Aşırı korumacı babanın öleceği kehanet olunan kızını denizin ortasındaki kuleye hapsetmesi, kimselerle görüştürmemesi ve sonunda kızcağızın ”yılan sokması” sonucu ölmesi. Birgül’in toplumsal cinsiyet dersiyle yıkanan beynim aslında bu yılan sokmalı hikayenin altında sağlam bir metafor olduğunu , o yılanın bildiğimiz yılan olmadığını düşündürmüyor değil.
Neyse asıl konumuza dönecek olursak asıl ilgimi çeken mevzu “İstanbul’un Tılsımları”. İlk defa Zülfü Livaneli’nin Leyla’nın evi kitabında okumuştum. Leyla evine tekrar kavuşabilmek için bu tılsımları gezip onlardan yardım istiyordu. Çok ilgimi çekti internette araştırmaya başladım gerçekten varmış böyle bir şey. Birkaç ay önce de National Geographic konu etti tılsımları.

İstanbul’u koruduğuna inanılan Bizans döneminden kalma 15- Evliya Çelebi’ye göre 24- ayrı tılsımlı sütun varmış. Hepsini yazmıcam ama bazılarının hikayeleri çok ilginç:
ARKADİUS SÜTUNU
Cerrahpaşa Avratpazarında bin parça beyaz mermerden, minare gibi içi boş merdivenli yüksek bir direk vardı. Tepesinde peri yüzlü bir heykel duruyordu. Efsaneye göre yılda 1 defa bir feryat koparırmış. Yeryüzünde ne kadar kuş varsa o heykelin etrafında dönermiş. Kuşların binlercesi yere düşer, halk da bunları toplayıp yermiş.
KIZTAŞI
Saraçhânede Büyük Pozantin'in kızının mezarı üzerine dikilmiştir. Kıztaşı diye bilinen bu tılsımlı sütun, imparatorun kızını yılanlardan, çiyanlardan ve karıncalardan korumak için dikilmişti. Fakat yine kendisi için yapılmış olan Kız Kulesinde otururken, bir üzüm sepeti içine gizlenmiş olan ve üzümlerle beraber Kızkulesine gelen zehirli bir karayılanı tarafından öldürüldü. İmparatorun kızını ne sütun koruyabildi, ne de kule. Bence adı “Kaderde varsa ..mek neye yarar üzülmek taşı da olabilirmiş.)
SİNEKLİ SÜTUN
Koca Mustafa Paşa Altımermer'dedir. Altı tane mermer sütunun herbiri, eskiden yaşamış olan bilginler tarafından yaptırılmıştı. Bunlardan birinin üstünde sürekli vızıldayan bir sinek resmi vardı. Bu sütun sayesinde İstanbul'a sivrisinek girmediğine inanılırdı.

VEBA SÜTUNU
Sultan Bayezid Hamamının altında 4 köşeli bir sütundu. Bu sütun sayesinde şehre tâun (vebâ) mikrobunun girmediğine inanılırdı. Bayezid Hamamı yapılırken bu tılsımlı sütun yıkıldı. Söylentiye göre o anda Sultan 2. Bayezid'in bir oğlu vebâdan öldü ve şehirde vebâ salgını başladı.
ÖRME SÜTUN
Sultanahmet Meydanında, Milyobar (Örme Sütun) denilen bir anıttır. 300 bin taştan yapılma bu sütunun tepesinde çok güçlü bir mıknatıs varmış. Bu mıknatıs İstanbul'u depremlerden korurmuş.
Bunların yanı sıra şehri akrepten, yılandan, çiyandan, saldın hastalıklardan koruyan, sevgilileri barıştıran yararlı sütunlar olduğu gibi “kocoloz” cadılarını salıveren, bakire olmayan kızları haber veren, karı kocanın ayrılmasını sağlayan süper şerefsiz tılsımlar da varmış tabi.
Bunların bir kaçı halen ayakta fırsatım olduğunda ziyaretlerine gidip teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Zira İstanbul bu kadar doğal afet, çarpık yapılanma ve Vandallığa rağmen içindeki milyonlarca psikopatla hala ayakta kalabiliyorsa bence bu tılsımlar işe yarıyor demektir.

Reblog this post [with Zemanta]

0 yorum:

Yorum Gönder